Bağımsız Denetçiler Arasında ki Yetki Farklılıkları
BAĞIMSIZ DENETÇİLER ARASINDAKİ YETKİ FARKLILIKLARI
GİRİŞ
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde hazırlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliğine göre yetkilendirilen bağımsız denetçilerin, uygulamada yetki ve sorumluluk bakımından karşılaştıkları sorunlar bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 4. maddesi ‘’Tanımlar’’ başlığı adı altında bağımsız denetçiyi aşağıdaki gibi tanımlanmış bulunmaktadır:
Bağımsız Denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 1.6.1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişileri ifade eder.’’
Kamu gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, adı geçen yönetmeliğin 14. maddesinde denetçilerin yetkilendirilmesinde aranan şartları belirtmiştir. Buna göre, KGK bağımsız denetçi olmak için başvuran ve madde hükmünde açıklanan koşullara haiz olan kişileri bağımsız denetçi olarak yetkilendirmiş bulunmaktadır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin, sorumlu denetçi olabilme şartlarını düzenleyen 28. maddesinin 1. fıkrası sorumlu denetçinin tarifini yapmıştır. Buna göre; ‘’Sorumlu denetçi; denetim raporunu denetim kuruluşları adına imzalama yetkisine haiz olup, denetim kuruluşunun yönetim organı tarafından, aşağıdaki şartları sağlayan denetçiler arasından, Kurumun onayı alınmak suretiyle görevlendirilir.’’
Aynı maddenin (a) bendinde, KAYİK’ler (Kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar) nezdinde yapılacak denetimler için 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olunması ve bu sürenin en az iki yılında fiilen denetçi, kıdemli denetçi veya baş denetçi unvanı ile mevzuatta denetim öngörülen alanlarda denetimlerde bulunmuş olması, b) bendinde, diğer denetimler için ise 10 yıllık mesleki tecrübeye sahip olması ve bu sürenin en az bir yılın da fiilen denetçi, kıdemli denetçi veya baş denetçi unvanı ile denetimlerde bulunmuş olması düzenlenmiştir.
Maddenin içeriğine bakıldığında, KAYİK (Kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar) ile diğer denetim alanlarında sorumlu denetçi olabilmek için mesleki tecrübenin belli bir süresinin fiilen denetim alanında geçmiş olması aranmaktadır.
Yönetmeliğin sekizinci bölümünde, geçici ve son hükümleri düzenleyen ‘’Denetçilere İlişkin Geçiş Hükümleri’’ başlıklı geçici 1. maddenin 4. fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki gibidir:
Bu fıkra kapsamına giren meslek mensupların dan 15 inci madde ile 31.12.2015 tarihine kadar 28 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde öngörülen şartlar aranmaz.’’
Yönetmeliğin 28. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi, KAYİK dışındaki denetimlerde sorumlu denetçi olunabilmesi için, fiilen bir yıl denetim alanında çalışma zorunluluğunun 31.12.2015 yılı sonuna kadar aranmayacağını düzenlemiştir. Dolayısıyla belirtilen tarihe kadar yetkilendirilmiş bağımsız denetçilerin, denetim alanında fiilen bir yıl çalışmamış olmaları durumunda sorumlu denetçi olup olamayacakları hususundaki akıbetlerinin ne olacağı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kamu Gözetim Kurumun yayımlamış olduğu Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin, sorumlu denetçi olma şartlarında özellikle mesleki uygulamanın bağımsız denetim alanında fiilen gerçekleşmesinin aranması denetçilerin mesleki tecrübelerine göre sınıflandırılmasına yol açmıştır. Bunun yanı sıra, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilenlerin SPK kanununa tabi ortaklık ve sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetim çalışmalarında görev alabilmeleri için belli şartlar öne sürmüş bulunmaktadır.
Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ (Seri :X,No:22) de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ( Seri: X,No: 28) Tebliğin 3. maddesi ile aşağıdaki değişiklikler yapılmış bulunmaktadır:
1. SPK kanuna tabi ortaklık ve sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetim çalışmalarında görev alabilmeleri için, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yetkilendirildikleri tarihi takiben, her yıl en az bir olmak üzere, iki yılda iki adet Kanun kapsamında olmayan ortaklıkların bağımsız denetim çalışmasın da fiilen yer almış ve ya sermaye piyasasın da bağımsız denetim yapmaya yetkili kuruluşlar da denetçi yardımcısı olarak fiilen iki yıl çalışmış olması (m.3/b)
2. Sorumlu ortak baş denetçi olabilmek için, en az iki yıl Kurulun listesinde yer alan bağımsız denetim kuruluşlarında sermaye piyasası kurumları ve halka açık anonim ortaklıkların bağımsız denetiminde fiilen denetçi, kıdemli denetçi ve ya baş denetçi unvanı ile faaliyet göstermeleri (m.3/c)
Aynı tebliğin Geçici 8. Maddesi, tebliğin yürürlük tarihi itibariyle, sermaye piyasasında bağımız denetimle yetkilendirilmiş olan kuruluşlarda çalışan veya daha önce iki yıl süreyle çalışıp ayrılmış olan denetçiler ile Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Lisansı almaya hak kazananlar için ikinci kısmın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uygulanmaz denilmektedir.
KGK tarafından yetkilendirilen bağımsız denetçilerin SPK kanununa tabi ortaklık ve sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetim çalışmalarında görev almaları zorlaştırılmıştır. Diğer bir ifade, KGK tarafından yetki verilen bağımsız denetçilerin SPK’nın kurumlarında çalışmalarının önü kesilmiştir.
KGK’nın, TMS uygulama kapsamına ilişkin kurul kararında, Türkiye Muhasebe Standartlarının belirli şirket ve kuruluşlar bakımından uygulanmasını zorunlu tutmuşken, bunlar dışında kalanlar bakımından ise şuanda bir belirsizlik söz konusudur. Dolayısıyla bu kurul kararının bağımsız denetçiler üzerindeki etkisinin tartışılması faydalı olacaktır.
Kamu Gözetim Kurumunun yayımlamış olduğu TMS’nin uygulanması ile ilgili kurul kararı, KAYİK ve SPK kapsamında olan kurum, kuruluş ve işletmelerin dışında kalanların TMS kapsamına dahil edilip edilmemesi konusunda kurulca bir karar alınarak belirsizliğin giderilmesi beklenmektedir.
660 sayılı Kanun Hükmün de Kararnamenin gerekçesine bakıldığında, Kurum Avrupa Birliği 6 numaralı şirketler hukuku faslına ilişkin müzakere pozisyon belgesinin de muhasebe, finansal raporlama ve bağımsız denetim alanında ülkemiz adına öngörülen hususları karşılamak üzere kurulmuş olup, Kurum şirketler hukuku faslına ilişkin revize 8 numaralı direktifin “topluluk bünyesin de muhasebe, finansal raporlama ve bağımsız denetim alanında uygulama birliğinin sağlanması” amacına yönelik olarak ülke genelinde uygulanmak üzere belirtilen görev alanların da tek yetkili merci olarak belirlenmiştir.
TMS’ nin hiçbir ayrım yapılmadan yeknesak olarak ülkemizde kurum, kuruluş, ortaklık ve işletmelere uygulanması, bağımsız denetimin uluslararası UFRS (Uluslararası finansal raporlama sistemi) uygunluğunun sağlanmasına vesile olacak ve böylece hedeflenen amaca da ulaşılacaktır. Bu uygulamanın dışında yapılacak denetimlerin ise uluslararası bağımsız denetim standartlarına uygunluğu tartışma konusu haline gelecektir.
Açıklanan tüm bu hususların bağımsız denetçiler üzerindeki en önemli etkisi ise, bağımsız denetçilerin TMS kapsamına dahil kurum ve kuruluşlarda görev almamaları halinde uluslararası raporlama sisteminin dışında kalacak olmalarıdır. Bunun sonucunda ise bağımsız denetçiler uluslar arası denetim standartlarının uygulanması alanında mesleki anlamda ilerleme gösterememe endişesi yaşayacaklardır.
SONUÇ
Bağımsız denetimin yasal temeli, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile oluşturulmuştur. Buna göre, 6102 sayılı TTK Üçüncü Bölümde ‘’ Denetim’’ başlığı altında bağımsız denetçilerin hak ve sorumluluklarını düzenlemiştir. Bunun dışında bağımsız denetim, 660 sayılı KHK ile de yasal bir dayanağa kavuşturulmuştur.
660 sayılı KHK’da sorumlu denetçi olabilmek için belirli bir süre bağımsız denetçi olarak fiilen çalışma şartı aranmaktadır. Ancak bağımsız denetim yapılabilecek alanların sınırlı olması sebebiyle, bağımsız denetimde fiilen çalışma koşulunun aranması haksız sonuçlar doğuracaktır.
Kamu gözetim kurumu sorumlu denetçileri yetkilendirirken KAYİK denetimi dahil ve KAYİK denetimi hariç olarak iki farklı sınıflandırma yapmıştır. Bu şekilde bir ayrımın yapılarak sorumlu denetçiler bakımından tecrübe aranması, bağımsız denetim konusundaki sınırlı çalışma alanı da göz önünde tutulduğunda, denetim alanında faaliyet gösterememiş, tecrübesiz bağımsız denetçileri olumsuz yönde etkilemiştir.
Bu noktada üzerinde durulması gereken bir başka husus, KAYİK dışındaki diğer denetimlerde sorumlu denetçi olunabilmesi için istenen 31.12.1015 tarihine kadar bir yıllık fiili denetim tecrübesi şartıdır. Bakanlar Kurulunca açıklanan ve bağımsız denetime tabi olan kurumların sayısı oldukça yetersizdir. Bu durum göz önüne alındığında bağımsız denetçilerin fiili olarak çalışması şartının yerine getirilebilmesi çok zor gözükmektedir. Dolayısıyla çalışma alanın dar olduğunun dikkate alınması ve sorumlu denetçi olabilmek için bu şekilde bir tecrübe şartının aranmaması isabetli olacaktır.
Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında yayımlanan tebliğinde, SPK kanuna tabi ortaklık ve sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetim çalışmalarında görev alabilmeleri için, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yetkilendirildikleri tarihi takiben, her yıl en az bir olmak üzere, iki yılda iki adet Kanun kapsamında olmayan ortaklıkların bağımsız denetim çalışmasında fiilen yer almış veya sermaye piyasasında bağımsız denetim yapmaya yetkili kuruluşlarda denetçi yardımcısı olarak fiilen iki yıl çalışılmış olması, şartı aranmaktadır.
Yapılan bu düzenlemede sorumlu denetçi olabilmek için öngörülen koşullar oldukça ağırdır. Kamu Gözetim Kurumu tarafından yetkilendirilmiş olan bağımsız denetçilerin sermaye piyasası kurumlarının bağımsız denetiminde görev alabilmeleri için SPK’ya tabi olan denetim kurumlarında denetçi yardımcısı şeklinde iki yıl çalışması gerektiği veya her yıl en az bir olmak üzere iki yılda iki adet kendi kurumları dışındaki ortakların bağımsız denetimlerinde fiilen çalışmış olmaları koşulu aranmaktadır. Diğer bir anlatımla, KGK tarafından yetkilendirilen bağımsız denetçiler, SPK’nın kurumlarında ilk aşamada ancak ‘’ yardımcı denetçi’’ olarak görev alabilirler. Esasında kişiye kanunen verilmiş olan bir hakkın bu şekilde kısıtlanması doğru değildir.
Sonuç olarak, bağımsız denetimin genel amacı, kurum, kuruluş ve ortaklıkların finansal tablolarından yararlanarak karar alacak kişi ve kurumlara şeffaf ve doğru bilginin sunulmasıdır. Dolayısıyla bağımsız denetim bir yönü itibariyle kamu yararına dayanmaktadır. Bu anlamda bağımsız denetçilerin görevlerini ifa edebilmeleri için önlerine çeşitli engeller konulmasından kaçınılıp, tam aksine çalışma alanlarının genişletilmesi kamunun menfaatine olacaktır.
Bağımsız denetçilerin kendi aralarında bir takım sınıflara ayrılması da yanlış bir uygulamadır. Belirli bir kesim bağımsız denetçilere çeşitli imtiyazlar tanınırken, özellikle belgesini yeni almış denetçilerin çalışma alanından soyutlanmaya çalışılmaması gerekir. Zira denetimde esas olan bireysel çıkarlar değil, toplum yararıdır.